Vestibulum eu dui eget diam urna- eBusiness Wordpress Theme

İmFix Yazılar

Komunist cinin zulum politikasi ve dogu turkistan

Komünist Çin Zulmü ve Doğu Türkistan

Harun Yahya müstear adlı Adnan Oktar ismi altında çıkan “Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan”, Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimizin nasıl bir esaret altında yaşadıklarını, ne tür işkencelerden geçirildiğini, nasıl sömürüldüğünü, Allahsız kitapsız Çin’deki komünistler tarafından nasıl hor görüldüğünü, nasıl zulme uğradıklarını, komünistlerin peygamber gibi kabul ettikleri Mao ve ondan sonra koltuğa oturan Deng Xiaoping zamanında baskı politikasının değişikliğe uğramadığı, idamların her zamanki gibi vb. birçok konu ele alınmaktadır. Kitap, Müslüman kardeşlerimizin çektiği eza ve cefaları göstermesi bakımından Doğu Türkistan’da ne yaşandığını bilmeyenleri aydınlatan bir ışık görevi görmektedir. Çin’in komünizm nazariyesinin, Çin’in kendisine ve Doğu Türkistan’a nasıl yansıdığını, komünist propagandanın hiç görülmeyen veya gösterilmeyen yüzünü görmek ve öğrenmek isteyenler bu kitabı mutlaka okumalıdırlar. Bu kitabın müellifi ve toplumdaki imajı negatif olan Adnan Oktar ismini okuduktan sonra birçok insan elini bu kitaptan çekecektir. Oysa bu kitabın bir ideoloji bombardımanı içermediği, sadece amacın Çin’in gerçek yüzünü göstermek olduğu akıllardan çıkartılmamalıdır.

Kitap, Adnan Oktar adı altında çıksa da bu kitabı onun yazdığından emin değilim, çünkü yazar Türk-İslâm Birliği ideolojisini anlatırken sorulan soruya cevaben 300’ü aşkın kitabının olduğunu belirtiyor. Bir ömre 300’e yakın kitap, birçok dergi, onlarca belgesel sığdırılamaz. Adnan Oktar’ın arkadaşlarıyla beraber bunları hazırladığı kuvvetle muhtemeldir. Ama işin ilginç yanı kitapların hepsinde Adnan Oktar isminin kullanılmasıdır. Belki de her bir kitap onlarca kişinin çalışmasıyla vücuda getiriliyor.

Bu eser tamamen bir araştırma kitabı kimliğini taşıyor. Kitabın sonundaki kaynakça kısmında 105 tane kaynak olduğunu görüyoruz. Bu sayı, yazarın okuduğum diğer kitabı olan Evrim Aldatmacası’nda yer alan kaynak sayısıyla aynıdır. 105 sayısının Adnan Oktar ve arkadaşları açısından bir önemi var mıdır? Diğer kitaplarında da mı acaba 105 kaynak bulunmaktadır?

Yazar Evrim Aldatmacası’nda evrim teorisinin bir safsata olduğunu, K. Marx gibilerine fikrî zemin hazırladığını, evrimi savunanların bilim alanında yaptığı hileleri kanıtlarıyla açığa çıkartmıştır. Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan kitabında da görüleceği üzere yazar, Allahsız kitapsız Çin’in Darwin’e dayanarak birçok katliamı gerçekleştirdiğini savlamaktadır. Darwin güçlü olanın hayatta kalacağını, zayıf olanın yok olup gideceğini, yani eleneceğini iddia etmiş ve hayatın sürekli bir mücadeleden ibaret olduğunu anlatmıştır. Darwin bir nevi güçlü olanın zayıf olan üzerinde baskı kurmasını meşru telakki etmektedir ki bunun toplumdaki tezahürü ırkçılıktır. Hitler binlerce Yahudi’yi toplama kamplarında katletmiştir. Ancak Hitler sadece Yahudi düşmanı değildi, o Alman ırkı dışında kalan her ırka düşmandı. Bunlardan en çok katlettiği ise Yahudilerdir. Anladığım kadarıyla Hitler kendi ırkını en üstün ırk olarak telakki ediyordu ve ona göre güçsüz, sakat, bozuk olduğu için diğer ırkların öldürülmesi mubahtı. Aynı şekilde Sovyet Rusya’nın diktatörü Stalin de milyonlarca kişiyi hiç acımadan kana bulamıştır. Özellikle Türkî cumhuriyetlerinden milyonlarca kişiyi öldürtmüştür. Bu kan dökmekten zevk alan sınıfındakilerden en pisliği, en acımasızı ise Çin’in komünist diktatörü Mao’dur. 1949’da iktidara gelen Komünist Parti döneminde Çin, halkına korku saldı. Mesela, Kültür Devrimi sırasında Kızıl Muhafızlar adı verilen gençler yanında Mao’nun Kızıl Kitabı’nı taşımayanları, komünist marşı ezbere bilmeyenleri halkın gözü önünde işkence yaparak katletmişler. Halkın okumasını sağlamak için duvarları Kızıl Kitap’ın kopyaları ile kaplamışlar. Özellikle Müslümanlara karşı şiddetin dozunu artırmışlar. Doğu Türkistan halkına daha fazla eziyet etmişler. Yaşanan katliamlar, idamların fotoğrafları kitabın hemen her sayfasına aktarılmıştır. Görülüyor ki, komünizmi hayata geçirenler-yalnız, Hitler’in komünist olup olmadığını bilmiyorum- C. Darwin’in yolundan gidip komünizmi, güçlü olanın zayıf olanı ezdiği bir sisteme dönüştürmüşlerdir. Komünizm maalesef kanlı diktatörlerin elinde kanlı bir oyuncak haline getirilmiştir. Oysa komünizm dünyaya huzur getirecek, eşitlikten yana, emekten yana bir dünya görüşü olarak dünyaya duyurulmuştur Marx ve Engels tarafından. Maalesef komünizm Stalin’in elinde proletarya diktatörlüğüne dönüşmüştür, Mao’nun elinde baskı ve kan unsuru olarak kalmıştır. Sosyal Darwinizm adı altında koyduğu maddelerle insanlık tarihinin kara lekesi ve K. Marx’ın etkilendiği(Evrim Aldatmacası, s.3) kişi olan Darwin de ırkçılığı öne çıkartarak zayıfların ezilmesini mubah görmüştür. Komünizm “insanlık adına” hiçbir halt yememiş, gösterdiği örneklerle dünyaya hiçbir yararı olmadığı gibi, insanlığın “yüz karası” olarak hafızalara kazınmıştır. Keşke komünizmi adam gibi anlayıp, kendi fikirlerine alet etmeseler, iliştirmeselerdi. Komünizmi kan gölüne çevirdiler, onun adını lekelediler, diye düşünüyorum.

Bu eser yalın ve anlaşılır üslubuyla dikkat çekiyor. Yazarın okuduğum bir önceki kitabı olan Evrim Aldatmacası da aynı sadelikle kaleme alınmıştı. Neredeyse anlamadığım kelime hiç çıkmadı bu iki kitapta da. Dolayısıyla Adnan Oktar adı altında yazılan bu kitaplar bir çırpıda okunabilecek kitaplar listesindeki yerini alıyor. Gerçekten de bu kitaplarda Türkçe çok güzel bir şekilde kullanılmış.

Eserin 87. sahifesine kadar Adnan Oktar’ın savunduğu Türk-İslâm Birliği projesini okuyorsunuz. Adından da belli olduğu gibi bu projede Türk ve Müslüman olanların bir birlik çatısı altında örgütlenmesi hedefleniyor. Bunların içinde Moğolistan’dan tutun da Kenya bile var. Türklerin de zaten çoğu Müslüman olduğu için Türkler (Türkiye, Türkî Cumhuriyetler vs.) Türk-İslâm Birliği içine dâhil olan ülkelerin birçoğunda yer alıyor. Bu birinci bölümde Adnan Oktar’la yapılan röportajlara yer verilmiş ve burada bize Adnan Oktar Türk-İslâm Birliğini enine boyuna anlatıyor. Bu konuyu geniş çaplı olarak başka bir yazıda kaleme almayı düşünüyorum.

Kitabın son bölümünde Evrim Yanılgısı adlı bir bölüm bulunuyor. Bu bölüm Evrim Aldatmacası’nın kısa bir özeti şeklinde sunulmuş. Buna gerek olmadığını düşünmüştüm, ama kitabı hazırlayanlar buna niçin gerek duyduklarına şu cümlelerle açıklığa kavuşturmuşlar: “ Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının sebebi, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır. (…) Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkânı bulabilir. Bu sebeple her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür.”

Yazın Art TV’de Lale Şıvgın’ın programında Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk’ü dinlemiştim Çin’in Urumçi’de 2009 yazında çıkarttığı olayların sıcaklığı daha geçmemişken. Sanırım 250’e yakın Uygur Türkü öldürülmüştü, ancak Seyit Tümtürk bu sayının daha ziyade olduğunu belirtiyordu. Programdan hemen sonra Uygur’dan Dünya Müslümanlarının Hali başlıklı bir yazı kaleme almıştım Seyit Tümtürk’ün söyledikleri aklımda sıcaklığını korurken. Seyit Bey’in Türkiye’de yaşayan bir Türk’ten daha akıcı ve güzel bir Türkçe’yle konuşmasına hayran kalmıştım. İşte o zaman Doğu Türkistan’da yaşananlar ilgimi çekmeye başladı. Yeniçağ gazetesinde gördüğüm bir reklâm sayesinde şu anda özetini kaleme aldığım kitabı satın aldım.

Kitabın yazarının bu kadar lüks bir kitabı bu kadar ucuz bir fiyata nasıl satabildiğini anlamış değilim, çünkü kitap kuşe kâğıda basılmış ve kitabın içinde onlarca renkli fotoğraf, resim var. Beni tereddütte bırakan, yazarın kimlerle ilişki içerisinde olduğudur. Sorarlar adama bu değirmenin suyu nereden geliyor Adnan Hoca diye. Ben ciddi anlamda merak ediyorum bu sorunun cevabını. Çünkü yazarın bütün kitapları yok pahasına satılıyor. Oysa piyasadaki kitap fiyatları bunun tam tersi. Neredeyse on beş milyondan aşağı kitap bulamıyorsunuz korsan hariç. Neyse, tekrar kitaba dönelim.

Yazara göre Çin’de ekonomik kalkınma dışında değişen hiçbir şey yok. Sosyal buhran hâlâ devam ediyor. İşkencelerin, idamların önü arkası kesilmiyor. Hatta Mao hesaplama yaparak karşı devrimcilerden yılda kaç kişinin idam edilmesi gerektiğini bulmuş. Hatta şöyle demiş Mao: “… Örneğin 2 milyon kişinin yaşadığı Pekin’de 600’dan fazla kişi öldürüldü. 300 kişinin daha öldürülmesi planlanıyor. Toplam 1000 kişi yeterli olacaktır… Hâlâ büyük grupların öldürülmesi zaruridir ve temmuz ayının sonuna kadar öldürmeyi planladıklarımızın 2/3’ sini öldürmek için elimizden geleni yapmalıyız.”( s. 155) Kapitalizmi, özgürlüğü, hakları, basın özgürlüğünü savunmak suçtur Çin’de. Savunanlar eninde sonunda cezalarını çekerler. Bunlardan biri Tiananmen katliamıdır. Öğrencilerin toplandığı Tiananmen Meydanı’nda 4 Mayıs’ta bir bildirge okunmuştur. Bu bildirgede gençler hükümeti yolsuzluklarla mücadele etmeye, anayasal hakların korunmasını garanti altına almaya, siyasi ve ekonomik reformlara hız vermeye, yeni bir basın kanunu çıkartarak özel gazetelerin çıkarılmasına izin vermeye davet etmişler. Gösteri yapanların sayıları kısa zamanda yarım milyonu geçmiş. Bu gösterilere aydınlar ve öğretim görevlileri de destek vermiş. Çin hükümeti gösterinin önünün alınamadığını anlayınca askerî önlem alma gereksinimi duymuş. Tam 40 bin asker Pekin’e doğru yola koyulmuş. Ve 4 Haziran 1989’da Halkın Ordusu kalabalığın arasına dalarak 2600 kişiyi öldürmüş. Başka kaynaklar ise ölü sayısının 7000 ile 20000 kişi arasında değiştiğini tahmin ediyorlarmış. Bu olay Çin’in kanlı yüzünü bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Çin’de insan sadece üreten bir canlı olarak kabul edilmekte ve insan ne kadar üretirse rejim o kadar değer kazanmaktadır. Bu yüzden insanları bir robot gibi görmektedirler komünistler. Ne kadar üretirlerse o kadar kârdır ülke lehine. Bu yüzden ilkokul çağındaki çocuklar bile çalıştırılmıştır. Çocuklar üretime katkıda bulunması gereken unsurlar olarak görülmektedir ( s. 239)

Çin’in kapitalist bir komünizm anlayışını benimsediğini görüyoruz, çünkü birçok ülkeden yatırımcı ülkeye çekilmekte, onların yatırım yapması sağlanmaktadır. Oysa bu kitapta da belirtildiği üzere, Çin kapitalizm görüntüsü altında ideal komünizme ulaşma çabası içerisindedir. Çünkü K. Marx’ın da dediği gibi, kapitalizm komünizm için gerekli bir safhadır. Bu yüzden ilk başta kapitalizm aşaması tamamlanmalı, ardından sosyalizme geçiş olmalı, en sonunda komünizme ulaşılmalıdır (s. 248) Ekonomi alanı dışındaki diğer uygulamalarda Mao öğretileri aynen devam etmektedir diyor yazar.

Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanlara olan düşmanlığının Darwin’in faşist düşünceleriyle ilişkisi olup olmadığını kestirebilmek kolay değil. Ancak bu yazara göre bu katliamların, soykırımın altındaki zeminde C. Darwin’in sapık düşünceleri yatıyor. Bu sapık fikirler Çin’i etkisi altına aldığı için de Çin, zayıf olanları katletmekten bir adım geri durmuyor. Sadece zayıf olanları değil, aynı şekilde muhalif isimleri, sisteme zarar getirebilecek adayları istediği gibi, istediği saatte idam edebiliyor. Öyle ki bazen idam edilenlerin hanımları bile kocalarının idam edildiğinden haberi olmuyor. Çin bir de âleme ibret olsun diye idam mahkûmlarını halka teşhir ediyor. İdamlar halkın gözü önünde yapılıyor. Ama Çin’in dünya nazarındaki itibarını zedelediği düşüncesiyle bu uygulama yürürlükten kaldırılmış. Çin kolaylıkla söyleyebiliriz ki halkı saran bir korku imparatorluğu kurmuş. Ancak şunu merak etmiyor değilim: Bir buçuk milyar insanı bünyesinde taşıyan Çin, komünist sistem olmasaydı hangi sistemle idare edilebilirdi? Mesela kapitalist sistemle Çin’in gemisi yürüyebilir mi? Çin katı kurallar koymasaydı bugünkü duruma gelemezdi diye düşünüyorum. Fakat bu kitap da gösteriyor ki Çin’in bu sistemi insanlara huzur vermiyor. Elbette ki Çin’in ballı kaymağını yiyorlardır üsttekiler, ancak halk bundan ne kadar pay alabiliyor ki? Hulasa Çin tam bir “korku imparatorluğu” olarak gözüküyor. AKP’nin korku imparatorluğu bu korku imparatorluğunun yanında solda sıfır kalır. “AKP korku imparatorluğu kuruyor” diyenlere…

------------------------------------------
"Komünist Çin Zulmü ve Doğu Türkistan" Adlı Yazım Kaynak Belirtilmek Şartı İle Kullanılabilir. Dinçer CANOĞLU
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol