ahlaksizligin krali
Ahlâksızlığın Kralı
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, neyi nasıl yorumlayacağımı şaşırır hale geldim. Ne zamandır, Bakanlar Kurulu kararı ile artırılan üniversite harçları hakkında birkaç cümle edesim var da, yolu bulamıyordum. Bugün bir haber gördüm tamam dedim.
Biliyorsunuz, futbol müsabakalarının yayınlanması için ihale açılır, bir platform bunu yüksek bedellerle satın alır. Platform bir dekoder, verici vasıtasıyla şifreli olan yayınını ücretini ödeyenlere izlettirir. Sayın Başbakanımız vatandaşın yayınları şifreli yayınla izlemesine karşı çıkmış. Yeni ihalede TRT’de devreye girip bunu her şekilde alıp, şifresiz biçimde yayınlayacakmış. En son ihaleyi Digiturk’ün 135 trilyon ile aldığını ve o zamandan beri gelirlerin dünyada yayın ihalelerinin 5′e kadar arttığını düşünürsek, yeni ihalenin en az 200 milyon (eski parayla 200 trilyon) olacağını kestirmiş oluruz. Vatandaşın futbolu düşünülsün, zevki 3-5 platforma bölünmesin. Bunun için yasal düzenlemeler güzel olur. Fakat, gerekli değildir, elzem hiç değildir.
Gelelim üniversite öğrencisine yapılan harç zamlarına. Genel olarak her bölüm için 0′lük bir artış söz konusu. Daha fazla olan da var, aşağı da olanda. YÖK Başkanı Özcan %8 önermişti, bakanları kesmemiş olacak ki üzerine bir 92 daha koyup 100′e tamamladılar. İkinci öğretimler, sözde örgün öğretimden ayrılırlar. Teoride gecedir, fakat pratikte saat 08.30′da da derse girer. Ancak onların harcı farklıdır. Benim okuduğum İktisat bölümü olmuş 2 bin lira. Farzedelim ki, bölümümde okuyan bir öğrencinin babası asgari ücretle çalışıyor. Maaşı belli olan bu çalışan, bu harcı nasıl ödesin. Ama derseniz ki ne üniversitesi canım, hükümet maçı şifresiz verecek, daha güzeli mi var? Sizi de anlayışla karşılarım. Zira, bu ülke bu politikalarla 20 yıl daha yönetilsin vatandaş bu hale gelir. Eğitimi bu kadar pahalı hale getirirsen, başarı gözetmeksizin ekonomik duruma göre harç desteği de sağlarsın. Hem başarılı olanlar girebiliyor üniversitelere. ÖSS’ye giren öğrenci belli, kazanan öğrenci belli. Ayrıca, üniversitelinin çilesi bununla da sınırlı değil. Ankara’da bir öğrencinin durumu hepten vahim. Ev sahipleri insan gözüyle bakmaz, esnaf fiyatları öğrenci var diye yüksek tutar, kitap fiyatları yüksektir, ulaşım fiyatları tam biletle neredeyse farksızdır, bir de yemek yemek zorundadır bu öğrenci. Bakanlar Kurulu’nu üçerli ayırıp evde yaşayarak üniversite okumaya, hem de ortalama bir harçlıkla okutmak lazım. Yüksekten uçuyorlar, G veren halk %7′yi de vermediği zaman düşünmesinler bile!
Laf hükümetten ve yüksek öğrenimden açılmışken şunu söylemeden geçemeyeceğim. Ben demokrasinin gerekliliğine inanan bir insanım. Bunun için halkın da eğitimli olması gerekir. O zaman tam bir demokrasiden söz edebiliriz. Kaldı ki daha demokratik olduğu için AKP’yi diğer partilerden yeğ tutmuşluğum çoktur. Ancak, meclis başkanlığı için parti içinde açık oy/gizli tasnifle aday belirlenmesi, ne derece demokratiktir tartışılır. Menderes’in ve Demokrat Parti’nin devamı olduğunu çok kez tekrar etmiş olan Sayın Başbakan 1946 seçimlerinde bu oylama ve sayım yöntemiyle nasıl hile yapıldığını ve demokrasiye gölge düşürüldüğünü görmesi, bilmesi lazım. Eğer ülke üniversitelerinde harç durumu buysa, demokrasi de bu kadar olur! Üstelik demokratik hakkını kullanıp meydanlarda bu durumu protesto eden öğrencileri, polislerin coplarla ve tekmelerle dövmesini anlamaksa mümkün değil! Senin kardeşin üniversitede okumuyor mu? Bu gidişle okuyamayacak da!
Bir noktayı daha belirtmeden geçemeyeceğim. Üniversiteler harçları yeterli bulmazlarsa, özerk yapılarından faydalanarak daha koyabiliyorlar. 0 yeter mi sandık? AK Parti hükümetinin ve Bakanlar Kurulu’nun bu garabetten geri dönmesini bekliyorum. Yoksa, müzik festivalinden eğlenen gençleri görüp “batı’nın galiba ahlaksızlıklarını aldık” diyen Sayın Başbakan’a ahlaksızlığın kralını seçimde gösterir bu üniversiteliler, aileleri ve bu durumu gören yakınları.
------------------------------------------
Telif Hakkı 
Düşünmekten, üzülmekten, pişmekten saçlarına akı düşürdü, hep varolan sakallarına da birkaçını düşürmeyi başardı. köşesinden etrafı,insanları izlemek en büyük eğlencesi. uzun süredir aşık olduğu şehirden uzakta, bu onu yorar. geri döneceği günü sabırsızlıkla çekmekte, bu da çok yorucu gelmekte. bulunduğu şehri sevmek için birkaç senedir tek bir sebep aramakla meşgul. yine de arada ab-ı nafi'yi dinlerse dinginleşmekte. şunu söylemeden geçmeyelim, orhan veli'yi "35" konusunda çok iyimser bulur, gerçek olan "orta", kaç yaşında taksimetreyi kapattığında belli zaten.
